Marmaray’la arkeologlar bayram etti

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın sunumlarını her dinlediğimde, onun çalıştığı alanlarda önemli dönüşümlere imza attığını görüyoruz.
AK Parti’nin iktidara geldiği günden bu yana “Değişmesi teklif dahi edilemez” bakanlarının başını çeken Yıldırım’ı önceki akşam yine izledim. Bir düşünce kuruluşu gibi çalışan “Bab-ı Ali Toplantıları”na konuk oldu. Yıldırım, aslında ciddi görünmesine rağmen şakacı, esprili bir insan.
Dünyada denizde ondan daha derinden geçen başka proje yok. Gurur projesi Marmaray’ı anlatırken “İstanbul’un 2 bin 500 yıllık tarihi, bu projeyle 8 bin 500 yıl öncesine dayandı. Arkeologlar, adeta bayram etti. Kazdıkça kazdılar, 3 bin yıl öncesine gittiler, yine kazdılar, 4 bin yıl, yine kazdılar 5, 6 derken 7 ve 8 bine indiler. 5 yılımız böyle geçti. Yani Marmaray sadece bir ulaşım değil arkeoloji tarihini de değiştiren bir proje oldu” dedi.
Kolay değil! Uygarlıklar hazinesi bu ülkede, arkeologlar hep işsiz gezerdi. Marmaray’la makûs talihlerini yendiler.

DDY’nin kapatılması düşünüldü

Yıldırım, demiryollarına geçtiğinde şu itirafta bulundu: “Göreve geldiğimizde bir inceleme yaptırdık. Devlet Demir Yolları’nı (DDY) tümüyle kapatıp çalışanları da evine gönderseydik her gün 3 milyon lira kazanacaktık. Çünkü, DDY, her yıl 1 milyar lira zarar ediyordu.”
Yıldırım, meğerse ciddi ciddi DDY’yi kapatmayı düşünmüş. Demiryollarında neler yapıldığını sıralarken, dinleyenlere “lojistik” dersi vermeyi de ihmal etmedi. Rekabetin çok zorlaştığını belirten Yıldırım, artık neredeyse dünyada “Yolda imalat yapılıp, teslim yerine gönderiyorlar” dedi ki, haklıydı. Çin’in her yere kol budak sarmasından sonra böyle oldu!
Yıldırım, 2005’ten sonra yeni demiryolu sanayini nasıl kurmaya giriştiklerini de anlattı. Biri Çek, birisi İtalyan 2 firmanın demiryolu işlerinde kendilerini tam 2.5 yıl oyalamasından sonra buna karar verilmiş. Paramızla maskara etmişler bizi!
Ve emektar Kardemir-Karabük Demir Çelik’e ‘ray’ yapması teklif edilmiş. Yapmışlar, rekabet iyi şey tabii ki. Karabük, şimdi almış yolu gidiyor.

Yazılım, yazılım ve yine yazılım

Yıldırım da iş maceraları çok. Her biri ayrı bir roman olur.
Demiryollarında sinyalizasyon hariç her şeyin yapıldığını söylerken mesajı şu oldu: “Cihazlar önemli değil, asıl önemlisi ‘yazılım’dır. Uçağı uçurmak da treni götürmek de uyduyu yörüngesine oturtmak da yazılımla başarılıyor. Onun için yazılım, yazılım ve yazılım diyorum.”
Bilişime hevesli gençler, bu mesaja dikkat edin!
Yıldırım havacılık konusunu ilginç bir anıyla süsledi. Bir gezisinde Sabiha Gökçen Havaalanı’na gidiyor. Aynı anda Trabzon ve Diyarbakır uçağı inmiş, bagajlar da verilmeye başlamış.
Bir süre duruyor iki şehirden gelen yolcuların bagajlarını alışlarını seyrediyor. Bakıyor ki, şalvarlı, poturlu yolcular ile modern giysili yolcular bir arada. Gelen bagajlar da ilginç. Yıldırım diyor ki, “Yürüyen banttan bir Samsonite marka valiz geçiyor, ardından bir torba, yine Samsonite, yine torba. Eskiden uçağa binenler birbirini tanırdı, şimdi kimse kimseyi tanımıyor. Köylüsü, kentlisi, fakiri, zengini herkes uçuyor çünkü. Bence sosyologların, halk arasında yaşanan bu sosyoekonomik gelişmeyi incelemeleri lazım.”
Sosyologlar görev başına, bu ülkede neler olup bittiğini anlayın ve bize anlatın.

Kaynak : Bugün

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*