Marmaray sıradanlaşır ama tarih asla unutulmaz

Marmaray sıradanlaşır ama tarih asla unutulmaz
İstanbul’un iki yakasını birleştirmeyi amaçlayan bir ulaşım projesi dünya tarihinin sayfalarını değiştirdi. Çoğumuz bunun farkında değiliz ama İstanbul’un yerleşim tarihi yeniden yazılıyor. Cengiz Erdil, bu kez Marmaray kazılarını ‘Sesli Dosya’ya taşıdı…

İnsanlık tarihinin en zengin Neolitik Çağ (Cilalı Taş Devri) buluntuları Yenikapı’da ortaya çıktı. İstanbul’un iki yakasını birleştirmeyi amaçlayan ulaşım projesi dünya tarihinin sayfalarını değiştirdi. Çoğumuz bunun farkında değiliz. Hala “çanak çömlek” muhabbeti yapılıyor. Sevinenler ise bilim insanları… Onlar ders kitaplarının değişeceğini belirtiyorlar.

Kazılar binlerce yıllık tarihiyle ve kültür birikimiyle dünyanın gözdesi olan İstanbul’un ‘altının da boş olmadığı gösterdi.

İSTANBUL’UN YERLEŞİM TARİHİ YENİDEN YAZILIYOR

Neolitik Çağ’dan kalma yemek kalıntıları, dönemin insanının ne yediğini veya hangi gıda maddelerinin ticaretinin yapıldığını ortaya çıkacak.

Cengiz Erdil Sesli Dosya’da bu konuya eğildi. Kazılarda bulunan hayvan kemikleri ve kalıntılarının ne anlama geldiğini, İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Vedat Onar ile konuştu.

-Marmaray kazılarının bu kez farklı bir yönüne bakacağız. Yenikapı’daki kazılarda çıkarılan 54 hayvan türünün kemiği de bir araştırmanın konusu. İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Vedat Onar…. Marmaray kazılarında bulunan gemi iskeletleri tarihi 7 bin yıl geri götürdü. Çok önemli bulgular elde edildi arkeoloji açısından. Ama bir de bunun tabi çıkan hayvan kemikleri var, nasıl bir araştırma yapıldı orada? Pek fazla bilinmiyor Marmaray kazılarının bu yönü fazla bilinmiyor. Neler elde edildi orada?

2004 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü başkanlığınca kazı çalışmalarına başlandı ve günümüze kadar da devam etti. Bu süreç içersinde sürdürülen Yenikapı’daki metro ve Marmaray kazılarının tarihi değerlendirmesi günümüzden yaklaşık 8 bin – 8,500 yıl geriye gitti Neolitik döneme kadar uzandı. Ama hayvan kemikleri açısından baktığımız zaman inanılmaz yoğunlukta Bizans dönemine ait 4’üncü yy’dan 13-14’üncü yy’a kadar süren bir süreci kapsayan hayvan kalıntıları çıktı. Siz 54 tür dediniz ama son durum 55 türe çıkmış vaziyette. Binlerce hayvan 60 binin üzerindeki kemikten veri elde ettik şuana kadar. Fakat verilerimiz devam ediyor almak çünkü her gün kazı sonuçlarını değerlendirmek mümkün değil çünkü yoğun malzeme var. dolayısıyla da bunların değerlendirme süreci uzun zaman alacak. Belki kazı çalışmaları bu sene içersinde bitmiş olacak fakat laboratuar çalışmaları uzun yılları kapsayacak. Burada çıkarılan hayvan kemiklerine baktığımız zaman 55 tür diyoruz sanki bir hayvanat bahçesini andıran bir durum arz ediyor bu durum. Aklınıza gelebilen türler, yunuslardan, ton balıklarından, atlardan, eşeklerden, tilkilerden geniş bir yayılım gösteren popülasyon gösteren bir durum var. Tabi burası Bizans döneminde Marmara denizindeki ünlü bir limanı Theodosius Limanı’nın kalıntılarının olduğu bir alan. 7’nci yy’a kadar aktif olarak kullanılmış, 13’üncü – 14’üncü yy’a kadar artık işlevinin dolmasıyla beraber Lykos deresinin alüvyonlarıyla yavaş yavaş dolarak işlevini yitirmeye başlamış ve 13-14’üncü yy’dan sonra da Osmanlı döneminde özellikle Langa bostanlığı olarak kullanılmış. Lykos deresinin getirdiği döküntüler de var çünkü o kayıtlarda geçen bu Lykos deresinin çevresinde kesimlerin yapıldığı ve bu alan içerisinde gelen kalıntılar da Lykos deresiyle beraber alana gelmiş.

Bir diğer tabi alan doldukça atıl bir alan olarak ortaya çıkmış inanılmaz boyutta hayvan kalıntıları elde ediliyor. Özellikle Bizans atları koleksiyonu çok fazla derecede çünkü imparatorluğun en önemli gücü atlar. Askeri amaçla, ulaşım amacıyla her türlü iş olanaklarıyla kullanılmış. Bir de atların bir başka yönüne bakmak gerekiyor. Bu atların bir kısmı da kasaplık işlem uygulanmış tüketim amacıyla da kullanılmış. Hatta ölen atların bile derileri, kuyrukları ve yele kıllarının alındığını görüyoruz üzerindeki kemiklerden yapılan incelemelerden. Bunun yanında tüketim artığı malzemeler çok fazla. Özellikle; koyun, keçi, sığır, domuz, deve kalıntıları çok fazla derecede yer almakta ki beslenme alışkanlığının ne yönde olduğunu bize gösterebilmekte. Deniz ürünleri de çok bol. Çünkü liman alanına gelen mutlaka avcılığının yapıldığı balıkların özellikle büyük balıkların orkinos olsun yunus avcılığı da var, deniz kaplumbağası avcılığı da var bunların alanda parçalama işlemlerinin yapıldığını görüyoruz. Küçük balıklar muhtemelen şehir içerisine bir bütün olarak sevk edilmiş olmakla birlikte bu büyük balıkların burada kesilmiş, parçalanmış izlediğimiz kemikler üzerinde rahatlıkla görebiliyoruz.

VETERİNERLİK FAKÜLTESİ MÜZESİ’NDE SERGİLENİYOR

-Pek şimdi bu kadar malzeme var… Nerede sergileniyor bunlar?

Biz tabi bu Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izniyle İstanbul arkeoloji müzelerinin bu malzemesini alıp izinle fakültemize getiriyor ve inceliyoruz bilimsel çalışmalar sürdürülüyor. Bunun bir kısmı da insanlarımıza tanıtmak amacıyla burada 2004 yılından beri sürdürülen bir kazı çalışması var, hangi hayvanlar çıktı o zamanki toplumda hayvan insan arasındaki ilişki nedir, beslenme alışkanlığı nedir? Bunları tanıtabilmek için Veteriner Fakültesi bünyesinde osteoarkeoloji müzemizi kurduk. Ve burada kendi salonumuzda örneklerimizi sergiliyoruz. İlginç gelebilecek malzemeleri burada sergilemeye çalışıyoruz. En büyük ilgiyi de okullardan görüyoruz ki bizi de mutlu ediyor. Çünkü öğrenme, merak etme, bunlardan bilgi alabilme açısından biz de öğrencilere böyle bir şeyler öğretebilme açısından büyük mutluluk yaşıyoruz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*