Yenikapıda ne oluyor

Yenikapıda ne oluyor
ÖMER Erbil’in Radikal’de geçen gün okuyanı dehşete düşüren bir haberi vardı:
Marmaray’da metro inşaatını yapan şirket, arkeologların Yenikapı’da senelerdir kazdıkları alana vinçle girmiş ama vinç devrilmiş ve arkeolojik alanın altı üstüne gelmiş…
Dünyanın hiçbir medenî ülkesinde rastlanmayacak derece böylesine bir vandallığın bizde olması aslında son derece tabiidir, zira burası Sinan’ın beş asır önce yapmış olduğu hamamı satmış, sonra da yıktırılmasına ses çıkartmamış bir memlekettir!
Vinç ile ilgili haberi okuduğum günün akşamı, belgesel kanallarından birinde Marmaray kazıları hakkında bir program vardı. Yenikapı’da sadece liman ve bin küsur senelik tekneler değil, binlerce hayvan kemiği de bulunmuş, kemikler Veterinerlik Fakültesi’ne nakledilmiş, tasniflerine ve üzerlerinde çalışılmaya devam ediliyormuş, vesaire, vesaire…
Yenikapı kazılarının şimdi birbirinden tamamen farklı iki boyutu var: İlki, metro inşaatındaki üstlenici firmanın kazı alanına vinçlerle dalması rezaleti; diğeri de senelerdir devam eden ama ne yapıldığı, nasıl netice verdiği ve İstanbul’un geçmişi hakkında bugüne kadar bilinenleri ne kadar değiştirdiği hâlâ muamma olan kazılar…

REKLÂM VE YAKINMA RÜZGÂRI
Arkeolojik sahaya vinç ve inşaat makineleri sokan zihniyete “Ohaaa!” demek ne kadar doğru ve hattâ az ise, arkeologlardan ortaya şimdiye kadar tam olarak ne çıkarttıklarının açıklamalarını beklemek de şehrin ve sâkinlerinin o derece hakkıdır.
Yenikapı’daki kazıların geçmişine pek yabancı sayılmam, faaliyete başladığı günlerden buyana takip etmeye çalıştım; kazılarla ilgili haberleri bundan birkaç sene önce ilk yapanlardan ve bulunan teknelerin fotoğraflarını da yine ilk defa yayınlayanlardan biri oldum. Birşeyler bulabilmenin hevesine ve şevkine şahitlik ettim ama az da olsa bazı bilim adamlarının reklâm merakını, birbirlerini çekememezliklerini ve işin bazı erbabına “İllallah” dedirtip kaçırtmalarını da maalesef gördüm. Neticede, Yenikapı’da bulunan kalıntıların ve objelerin şehrin tarihini ne şekilde değiştirdiğini bir türlü anlayamadım…
Anlayamadım, zira etrafı saran “8 bin senelik geçmiş”, “neolitik dönem”, “bilmem kaç bin yaşındaki iskelet”, “binlerce kemik”, “kayıp liman”, “insanüstü çaba”, “kötü müteahhit” vesaire gibisinden lâf ve reklâm rüzgârı, anlamayı imkânsızlaştırıyordu! Birşeyler bulunuyor, buluntunun son derece önemli olduğu ve İstanbul’un tarihini tamamen değiştirdiği söyleniyor, ileriki günlerde bir başka şey daha çıkıyor, “Yahu, İstanbul meğerse ne kadar kadîm yerleşim merkezi imiş” diye hayretlere düşülüyor; çıkartılan at kafaları, sığır bacakları, köpek çeneleri, deniz kabukları vesairenin ardından bu “Aman da neler bulduk neler!” rüzgârı bir türlü dinmek bilmiyordu.
Arkeolojide kesin konuşabilmek için altı-yedi senelik kazılar pek kâfî gelmeyebilir ama işin erbabında mutlaka bir fikir hâsıl eder…

ŞEHİR, BİLGİ BEKLİYOR
Merak ettiğim husus işte bu fikirler, yani Yenikapı kazılarının şehir ve dünya arkeolojisi tarihinde şimdilik de olsa neleri değiştirdiği… Meselâ, yeni çıkan surlar Konstantin’e mi yoksa Teodosius’a mı ait? Bulunan liman Elefterion ise toprak yahut çamur altında kalmasının ve sahilin bin senede neredeyse bin metre öteye gitmesinin tam sebebi nedir? Bunda depremlerin rolü var mı? Kazılar, Konstantin’in Septimus Severus zamanındaki İstanbul’un sınırlarında yaptığı değişiklikleri tam olarak belirlemeye yaradı mı?
Ve en önemlisi: Yenikapı’da altı-yedi seneden buyana devam eden faaliyet İstanbul’un tarihinde tam olarak neyi değiştirdi? Söylentilerin ve efsanelerin ne kadar dışına çıkılabildi ve bütün bu yeni buluntular dünya arkeoloji çevrelerinde nasıl ses getirdi?
İstanbul, bu ve bunun gibi sorulara yapılan işin reklâmına girmeden, ağlayıp sızlamadan ve konuyu teknik kavramlarla karartmadan, herkesin anlayabileceği, yani açık ve net şekilde “Şunu, şunu, şunu bulduk, şehrin tarihi şöyle, şöyle, şöyle değişti” yahut “Henüz bir sonuca varamadık” şeklinde verilmesi gereken cevapları bekliyor…

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*