İpekyolu’nun yeni geçiş alanı Marmaray ve Kanal İstanbul

İpekyolu’nun yeni geçiş alanı Marmaray ve Kanal İstanbul : İktisatçı Dr. Cemil Ertem, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminin ekonomi politikasının yarım kalan 2. Abdülhamit misyonunun tamamlayıcısı olduğunu ve bu noktada Batı ile hesaplaşmanın başladığını, güçlü Türkiye için büyük adımlar atıldığını söyledi.

Moral FM’de yayınlanan Sabah Gündemi programına katılan Ertem, 2. Abdülhamit Han’ın da İstanbul boğaz köprüsü projesi olduğuna dikkat çekerek, “Konya ovası sulama projesi var. Konya ovasını müthiş bir zenginlik olarak değerlendirilmiş. Kudüs’teki petrol yatakları, Musul ve Kerkük’teki petrol yatakları, Bağdat’taki petrol yatakları hepsi tek tek tespit edilmiş. Bir Neft Bakanlığı kurulmuş. Bütün bunlara bağlı olarak yataklar tespit edilmiş, haritalandırılmış ve millileştirilmesi doğrultusunda adımlar atılmış. Hatta şöyle bir şey daha yapmış. Çok ilginçtir ki, 2. Abdülhamit 1881 yılında Duyun-u Umumiye’nin Osmanlı Devleti’nin başına bela edilmesinden sonra bütün bu Musul, Kerkük, Bağdat ve Ortadoğu’daki petrol yataklarını kendi mülküne geçirmiştir. Hatta o zaman 2. Abdülhamit’e ‘Sen Hırsızsın’ diye iftira atılmıştır. Bunun nedeni şudur: Duyun-u Umumiye bunlar el koymasın diyedir. Bunlar padişahın kişisel mülkü olmuştur ama 1909’daki devrim sonrasında tekrar bu yataklar hazineye devredilmiş ve hazineye devredildikten sonra Duyun-u umumiye bunlara el koymuştur. Yani Musul ve Kerkük elimizden 2. Abdülhamit’in hal edilmesinden sonra gitmiştir. Bir daha da hiçbir zaman geri alınamamıştır. Ve Lozan’ın en önemli şartlarından birisi Türkiye’nin Misak-ı Milli sınırlarına uzanmamasıydı. Yani siz Musul ve Kerkük petrol yataklarına dokunmayacaksınız. Onlar Türkiye’nin değildir İngiltere’nindir maddesi Lozan’ın baş maddesidir. Lozan’ın en önemli iki maddesi vardır. Bir tanesi Boğaz geçişleridir. Boğaz geçişlerinin Türkiye’nin egemenliğinde olmamasıdır. İkincisi ise Ortadoğu’daki petrol yataklarının Türkiye egemenliğinde ve denetiminde olmamasıdır. 1936’da Montrö ile biraz şekilsel olarak boğaz geçişleri denetimine verildi. Lakin boğazlar batı için her zaman yolgeçen hanı olmuştur. 1936’dak Montrö iyileştirilmesinde Fahri Korutürk itiraf eder: ‘Montrö esasında bir iyileştirmedir ama Stalin korkusu yüzünden Batı bunu yapmıştır’ der. Dolayısıyla Erdoğan şimdi ne yapıyor? Marmaray ve Kanal İstanbul projesi ile hem Lozan hem Montrö’yü deliyor. Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile petrol anlaşması yaparak Musul ve Kerkük’ün petrolünü denetim altına alıyor. İşte bu Batı’yı adeta çıldırttı ve deliye dönderdi. Gezi ayaklanması ve 17-25 Aralık operasyonlarına bu açıdan bakmak gerekir” dedi.

Batı’nın projelere bu sebeple karşı çıktığını belirten Ertem, “Bu projeler Lozan’ın parçalanması demektir. Lozan’ın parçalanması demek yeni bir dönem demektir. Hem Ortadoğu için yeni bir dönem hem Türkiye için yeni bir dönemdir ve Batı’nın Lozan’da kazandığını kaybetmesi demektir. Dolayısıyla hem Kanal İstanbul hem Marmaray projelerine karşı çıkıyorlar. Marmaray’ın açılışına Japonya Başbakanı Shinzo Abe neden geldi?

Özellikle Çin, Japonya ve Pasifik Marmaray’ı destekliyor. Çünkü yeni İpekyol’u buradan geçiyor. Marmaray ve Kanal İstanbul yeni İpekyolu’nun geçiş alanıdır. Çin’in limanlarından yani Doğu Çin denizi limanlarından Pekin gibi büyük limanlardan başlayan yeni İpekyolu, Türkmenistan-Kırgızistan-Hazar Denizi üzerinden Bakü-Kars-Tiflis-Erzurum demiryolu ile Anadolu’ya bağlanıyor oradan hızlı tren hatlarıyla Marmaray geçişi kullanılarak Avrupa’ya varıyor. Biliyorsunuz daha önceki İpekyolu Güneydoğu’dan geçiyordu. Yeni İpekyolu daha kuzeyden geçiyor ve Anadolu içerisinden boğazları hızlı tren geçişleriyle kullanarak Avrupa’ya varıyor. Ve bu şu anda Avrupa ve ABD’nin yaptığı Transatlantik Serbest Pazar Anlaşması’nın esasında alternatifi bir noktada ve onun bir tamamlayıcısı konumunda. Bu anlamda Pekin’den İstanbul-Berlin hattı kuruluyor. Bu hat Almanya merkezli Avrupa’dan hem Londra’dan bağımsız olarak kuruluyor. Bu esasında yeni bir Dünya demektir. Ve bir Doğu kalkınmasının Türkiye üzerinden küreselleşmesi anlamına gelir. Şimdi bütün bu farkındalığı oluşturan Recep Tayyip Erdoğan dönemidir. Bu dönem Türkiye’nin yeniden silkelenip kendine gelmesi dönemidir” diye konuştu.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*